Bu çocuklar var ya bu seyrek sakallı bu esmer, bu öksüz, bu delikanlı bu umut sancakları bu tekbir fidanları günah işler gibi överiz övdük mü ya başımız belaya girer çok görmesek duayı girift kuklacı ipleri seçilmişler düzeni seçer ayıklar onları haber saatimize ve sessiz ve görünmez yaşayan anneleri manikürlü kumalardan gizli dua ederler anneler çocuklarından uzun yaşamamalı bu annelerini döven babalarından kaçan helal sütün ardından, önüne riya konan mermi sıkıncaya dek diş sıkıp dil kanatan bu kesin öfkeli çocuklar aşk çağına durunca bir güzel söz, bir buçuk ayet için, bir slogan savrulduğu cephelerde öz adını unutan merhametimiz kadar soğuk namluyla yatan cennetin rüyasına yüreğini patlatan körpedir savaşırken silahları kadar genç bin yaşında bir minare yıkılır gibi Şam'da ansızın ve kocaman ölürler vurulunca ne bir mezar yerleri ne çınarlar olmalı sözlükleri olmadı, kitapla dolu raflar bu çocuklar doğru dürüst bir fetva bulamadı hariçten, bir de ordan çektik kulaklarını insanlı araçlar bile tenezzül etmeyecek taş kırsalar bin Taj-Mahal yapardı bu çocuklar Paris'i, tel-aviv'i İstanbul yapardılar gül dikseler bin cennet patlatırlar her bahar serilmeselerdi cansız, çağlalar gibi, körpe kahpe düzenin parlak ayakları boyunca bu çocukları hangi ezan adlandırmalı Bağdat gibi Şam gibi mukaddem şehirlere bir daha kurulamaz, bu çocuklar bir kere ne şiir bağışlar bizi ne yasin ne fatiha belamızın lüks halılarına çöküp ağlamalı.