Ana / Nokta Atışlar / İsrail budur, gayrı meşrudur.

İsrail budur, gayrı meşrudur.

Scoreboard

Takdim yazısı:

Yalan, gasp, terör, tehcir ve işgal üzerine kurulmuş; toplama bir halk ve çakma bir devletin adıdır İsrail. “Vatansız bir halk için, halksız bir vatan” yalan ve iddiasıyla ilan edilmiştir. (Evet, gerçekten!) Dünyanın en donanımlı işgal ve terör örgütüdür.

İsrail küresel finans-kapital oligarşisinin de kırmızı çizgisidir. Global Oligarşi’nin İsrail’i donattığı en büyük silah, egemen medyada, ajanslarda, siyasette, akademide, sanat ve edebiyatta İsrail ve Filistin konusunda kullanılan dil, dikkatle inşa edilen kelimelerin hegemonyası, algı işgalidir. Sözün gücü yani.

İsrail’e meşru bir devlet, meşru bir ülke muamelesi yapmak, Filistin’de olan bitene savaş veya çatışma demek, en hafifinden cehalettir. Yıllardır defalarca tekrar ettiğimi tekrarlamama izin verin: İnanıyorum ki, okuyan, yazan, konuşan her namuslu insan konuyla ilgili kullandığı dili, kullandığı kavramları İsrail’in işgalinden temizlemek sorumluluğuyla mükelleftir. İsrail’e, BM bile KAÇ KEZ insanlığa karşı suç işliyor dedi. Mesele bu değil. “İsrail  terör devletidir” demenin de çok anlamı yok; özellikle bir sonraki cümleniz ‘Hamas’ı İsrail’i tanıması için ikna ederiz’ olduğunda, İsrail’le ticaretiniz rekor’a koştuğunda, Kürecik’de İsrail’e çalışan radar üssü devam ettiğinde, Diyanetiniz İsrail’i otorite sayarak İsrail vizeli Kudüs turları düzenlediğinde, hükumet sözcünüz “İsrail Dostumuz” dediğinde.

İsrail’in askerleri yok militanları vardır. “Yerleşim” değil, “toprak gaspı” veya “işgal”. Savaş değil, soykırım. “Operasyon” değil; işgal, saldırı, cinayet, suikast, katliam. Hamas hedeflerini vurmadı onlar, bir hastaneyi, bir camiyi, bir okulu vurdular. İsrail’e gitmediniz, işgal edilmiş Filistin’e gittiniz. Hiç olmazsa bu kadarını yapabilmeliyiz.

Bir konuyu daha netleştirmek istiyorum: Yahudi düşmanlığı, kahrolsun Yahudi sloganları, Hitler övgüleri yapanların da Ayelet Shaked’in yayınladığından farkı yok. Meselemiz Yahudiler veya Yahudilik değil. Meselemiz İsrail, Irkçılık, Global Finans-Kapital’in Ahlaksız Oligarşisidir. Yahudilere karşı atılan her slogan, İsrail’e verilmiş bir destektir. NET. Mesela, “Hayber Hayber Ya Yehud” sloganı atanları görürseniz, bu sloganın İsrail’e destek vermekten başka bir şey yapmadığını hatırlatın.

İsrail'in Fİlistin İşgaliHaritaya bakın. İyi bakın o haritaya ve iyi anlayın Hamas’ın inadını; ateşkes, barış, iki devlet gibi düzenbazlıkların sonuçlarını. Benim pozisyonum: Tek devlet. Bağımsız, Demokratik Filistin Devleti. Yahudilerin, Hristiyanların ve gaspedilen evlerine geri dönenler dahil Filistinliler’in barış içinde birarada yaşadığı bir Filistin Devleti.

Filistin’de iki devlet’e razı olmak, İsrail’in bekasını ve ‘de katledilenlerin azmine tercih etmek demektir. Hamas’a İsrail’i tanı baskısı yapmak, iki devlete razı olmak, İSRAİL’İN BEKASI’nı şehitlerinin manevi vasiyetine tercih etmektir.

Filistin’de iki devlet istemek veya İsrail’le anlaşmak, inkar üstüne inşa edilen gasp, terör ve işgali; onbinlerce şehit, yaralı ve milyonlarca kardeşimizin mülteciliğe mahkum edilişlerini onaylamak, meşrulaştırmak demektir. Filistin’de iki devlet istemek, veya İsrail’le anlaşmak; bir yalan üstüne inşa edilen gasp, terör ve işgali; Deir Yasin’den Gazze’ye 20’den fazla katliamı onaylamak, meşrulaştırmak, hesabını kapatmak demektir.

Kendini “Yahudi Devleti” olarak tanımlayan İsrail’in resmi ideolojisi dünya üzerinde bir devlet olarak kabul edilen devletler arasında, düşünülebilecek en yüksek düzeyde ırkçı bir ideoloji olan Siyonizm, resmi dini de Yahudilik inancının en ilkel yorumu, IŞİD gibi çetelerin İslam yorumundan bile beter; tüm diğer canlıların hizmet etmesi gereken seçilmiş bir millet gibi şeyler vazeden bir din yorumudur ve buna katılmayan milyonlarca Yahudiyi bile terörize eden bir ideolojidir.

Netanyahu'nun intikam twiti

Bu konuyla ilgili malzeme, kitap, yayın çok. Okuyabildiğiniz kadar okuyun lütfen. Dünyanın en silahlı işgal ordusunun, iki toplama kampına indirgeyip hapsettiği bir avuç direnişçinin hayatta kalma mücadelesine, ‘İsrail’in kendini savunma hakkı’ diyen ABD ve AB’nin ağababası devletlere cevap veren, İsrail’in meşruiyetini adam akıllı tartışabilecek bir tek siyasetçimiz, bir tek üniversitemiz HALA yokken; İsrail’in gayrı meşruluğu konusunda pozisyonu net / tutarlı / dürüst / omurgalı ve erdemli bir tek hükumeti yokken bu toprakların; zihinlerimizi ne kadar donatsak, Siyonizm kanserine karşı bir teyakkuz bilincini ne kadar canlı tutsak o kadar insan kalırız.

Kıstırıldığımız köşedir Gazze; insanlığın testi, Allah'ın mühleti. Gazze düşerse Mekke, Diyarbakır, İstanbul düşecek. Gazze düşerse sesimiz, yüzümüz yerden kalkamayacak. Direnişin fidanları çiçek açmayacak, has çiçek yeşeren toprak kalmayacak. Ne sol ne sağ yumruğumuz kalkabilecek, ihanetimiz tam, yenilgimiz tamam olacak Onların nefreti sevgimize diz çöktüremeyecek. Kuşatılmış inatçı çocukların, Dünyanın tüm çocukları için canavarlara direndiği yerdir #Gazze.
Kıstırıldığımız köşedir Gazze; insanlığın testi, Allah’ın mühleti.
Gazze düşerse Mekke, Diyarbakır, İstanbul düşecek.
Gazze düşerse sesimiz, yüzümüz yerden kalkamayacak.
Direnişin fidanları çiçek açmayacak, has çiçek yeşeren toprak kalmayacak.
Ne sol ne sağ yumruğumuz kalkabilecek, ihanetimiz tam, yenilgimiz tamam olacak
Onların nefreti sevgimize diz çöktüremeyecek.
Kuşatılmış inatçı çocukların, Dünyanın tüm çocukları için canavarlara direndiği yerdir #Gazze.

“Düşmanımız, Tüm Filistin Halkıdır.”

Ayelet ShakedAyelet Shaked, İsrail’İn işgal ettiği topraklarda, Tel-Aviv’de doğup büyümüş biri. 38 yaşında. Netanyahu için genel müdür olarak çalıştı. Likud partisinın koordinatörü oldu. 2012’de Knesset’e millet vekili seçildi. Filistin’li genç Muhammed Ebu Kadir’in İsrail İşgaldaşlarınca kaçırılıp işkence edildikten sonra diri diri yakılarak öldürülmesinden tam bir gün önce, Facebook sayfasında, 2002 yılında İsrail politikacılarına konuşma yazarlığı yapan yerleşimci/işgalci Uri Elitzur’un bir cümlesini alıntılayarak başladığı bir deklarasyon yayınladı: “Düşmanımız, Tüm Filistin Halkıdır.” Metin dünya gündemine taşınınca, paylaşımını sildi. Daha sonra sözlerin kendisine değil, İsrail yöneticilerine konuşmalar yazan “çok sevgili değerli” Uri Elitzur’a ait olduğunu iddia etti. Ardından Bir basın bildirisinde metnin tamamına katıldığını, hukuk mantıklı ve ‘eloquent’ satırlar olduğunu, çocukları öldürmenin kötü olduğuna inandığını ama Filistinliler’in teröristler olduğunu, düşman olduğunu uzun uzun anlattı. JewishPress.com’da, İsrail Generaliyle poz vererek yayınladığı makalesi sadece ırkçılığın değil, sahtekarlığın da düzeyini göstermesi bakımından tarihseldir.

Aşağıdaki metni, İbranice’den yapılıp yayınlanmış full İngilizce tercümesinden Türkçe’ye tercüme etmeye çalıştım. Bir ilk. Kolay olmadığını tahmin edersiniz. İngilizce orijinali de buraya ekliyorum. İşte Faşizm’in, ırkçılığın, insanlıktan çıkmanın, kin ve nefretin, İsrail’i yöneten zihniyetin, İsrail’in silahlandırıp gaspedilen evlere yerleştirdiği çocuklarına verdiği eğitimin mükemmel bir örneği.

“Filistin halkı bize savaş ilan etti ve biz savaşla cevap vermeliyiz. Bir operasyonla değil, yavaş ilerleyerek değil, düşük yoğunluklu değil, kontrollü bir yükseltme değil, terör alt yapısını yıkmakla değil, belli hedefleri öldürerek değil. Belirsiz referanslar yeter artık. Bu bir savaş. Kavramların bir anlamı vardır. Bu bir savaş. Terörizme karşı bir savaş değil, ekstremistlerle bir savaş değil, hatta Filistin yönetimine karşı bir savaş bile değil. Bunlar da gerçeği gözardı etme yolları. Bu, iki halk arasında bir savaş. Düşman kim? Filistin halkı. Neden? Onlara sorun. Onlar başlattı.

Gerçeği, dilin bize sunduğu basit kelimelere dökmek neden bu kadar zor anlamıyorum. Neden haftada bir savaş için farklı kelimeler icad etmek zorundayız, sırf onu kendi adıyla çağırmamak için? Tüm Filistin halkının düşman olduğunu anlamanın bu kadar dehşet verici yanı nedir? Her savaş iki halk arasındadır, ve her savaşta, savaşı başlatan halk, o halkın tamamı, düşmandır. Savaş ilan etmek bir savaş suçu değil. Savaşla cevap vermek de kesinlikle değil. Ne “savaş” kavramını kullanmak, ne de düşmanın kim olduğunu net bir şekilde belirlemek. Tam tersine: Savaş ahlakı (evet, böyle bir şey var) temelinde bu dünyada savaşlar olduğu varsayımı ve savaşın herşeyin doğal durumu olmadığı; ve savaşlarda düşmanın yaşlısı, genci ve kandınları, şehirleri. köyleri, mülkleri ve altyapısıyla genellikle bütün bir halk olduğu temel kabulü üzerinde yükselir.

Ve savaşın ahlakı bilir ki düşmanın sivillerini incitmemek mümkün değildir. Savaşın ahlakı, Alman şehri Dresden’i bombalayıp tamamen yok eden İngiliz hava kuvvetlerini lanetlemez, veya Amerikan uçaklarını, Polonya’nın şehirlerini yok eden, Budapeşte’nin yarısını yıkan, oturanlarının Amerika’ya asla hiçbir şey yapmadığı yerler; çünkü yıkılmalıydılar ki kötülüğe karşı savaş kazanılabilsin. Savaşın ahlakı Rusya’yı yargı önüne çıkarmayı gerekli kılmaz; Çeçenistan’da kasabaları ve mahalleri sürekli sürekli bombalayıp yok ettiği halde. Angola’da yüzlerce siivili öldürdüğü için BM Barış Gücünü lanetlemez veya Miloşeviç’in Belgrad’ını bombalayan NATO güçlerini; yaşlısıyla, bebekleriyle, kadınları ve çocuklarıyla bir milyon sivil nüfusu olan bir şehir. Savaşın ahlakı sadece siyasi olarak değil, prensipte de doğru bir biçimde doğru kabul eder, Amerika’nın Afganistan’da yaptıklarını, yoğun nüfuslu yerleri bombalamak dahil, savaşın dehşetlerinden kaçan yüzbinlerce insandan oluşan bir mülteci seli yaratmak dahil; binlercesi için geri dönebilecekleri bir ev yok.

Ve bizim savaşımızda bu, yedi kat daha doğrudur çünkü düşman askerleri halkın arasında gizleniyor ve halkın desteğinden ötürü savaşabiliyorlar. Her teröristin arkasında düzinelerce erkek ve kadın duruyor ki onlar olmadan o terörizme angaje olamazdı. Savaşın aktörleri camilerde tahrik edenler, okullar için canice müfredatlar yazanlar, barınak verenler, taşıt sağlayanlar, ve tüm o onurlandıranlar, onlara moral destek verenlerdir. Hepsi düşman savaşçılarıdır ve onların kanları başlarına yağsın. Şimdi buna şehitlerin, onları çiçekler ve öpücüklerle chenneme gönderen anneleri de dahil. Oğullarının peşinden gitmeliler, hiçbir şey daha adil olamaz. Gitsinler, içinde o yılanları büyüttükleri evleriyle beraber. Aksi takdirde daha çok küçük yılanlar yetiştirilecek o evlerde.”

Orijinal Metin:

The Palestinian people has declared war on us, and we must respond with war. Not an operation, not a slow-moving one, not low-intensity, not controlled escalation, no destruction of terror infrastructure, no targeted killings. Enough with the oblique references. This is a war. Words have meanings. This is a war. It is not a war against terror, and not a war against extremists, and not even a war against the Palestinian Authority. These too are forms of avoiding reality. This is a war between two people. Who is the enemy? The Palestinian people. Why? Ask them, they started.

I don’t know why it’s so hard for us to define reality with the simple words that language puts at our disposal. Why do we have to make up a new name for the war every other week, just to avoid calling it by its name. What’s so horrifying about understanding that the entire Palestinian people is the enemy? Every war is between two peoples, and in every war the people who started the war, that whole people, is the enemy. A declaration of war is not a war crime. Responding with war certainly is not. Nor is the use of the word “war”, nor a clear definition who the enemy is. Au contraire: the morality of war (yes, there is such a thing) is founded on the assumption that there are wars in this world, and that war is not the normal state of things, and that in wars the enemy is usually an entire people, including its elderly and its women, its cities and its villages, its property and its infrastructure.

And the morality of war knows that it is not possible to refrain from hurting enemy civilians. It does not condemn the British air force, which bombed and totally destroyed the German city of Dresden, or the US planes that destroyed the cities of Poland and wrecked half of Budapest, places whose wretched residents had never done a thing to America, but which had to be destroyed in order to win the war against evil. The morals of war do not require that Russia be brought to trial, though it bombs and destroys towns and neighborhoods in Chechnya. It does not denounce the UN Peacekeeping Forces for killing hundreds of civilians in Angola, nor the NATO forces who bombed Milosevic’s Belgrade, a city with a million civilians, elderly, babies, women, and children. The morals of war accept as correct in principle, not only politically, what America has done in Afghanistan, including the massive bombing of populated places, including the creation of a refugee stream of hundreds of thousands of people who escaped the horrors of war, for thousands of whom there is no home to return to.

And in our war this is sevenfold more correct, because the enemy soldiers hide out among the population, and it is only through its support that they can fight. Behind every terrorist stand dozens of men and women, without whom he could not engage in terrorism. Actors in the war are those who incite in mosques, who write the murderous curricula for schools, who give shelter, who provide vehicles, and all those who honor and give them their moral support. They are all enemy combatants, and their blood shall be on all their heads. Now this also includes the mothers of the martyrs, who send them to hell with flowers and kisses. They should follow their sons, nothing would be more just. They should go, as should the physical homes in which they raised the snakes. Otherwise, more little snakes will be raised there.


 

Konuyla ilgili şu yazıları da okumadan geçmeyin:

Bunu da okuyun...

Êdî Bes E Artık!

Bu yazıda, AkP, PKK ve vicdanı kararmamışlar için söyleyecek bir çift sözüm var. Hepimizin gözleri …

6 yorumlar

  1. İYİKİ ÖLÜM VAR.İYİKİ CEHENNEM VAR

  2. İsrail’in yaptıklarından daha acı olanı, hain ve işbirlikçi Arap liderlerinin tutumlarıdır. Üç tarafı İsrail’le çevrili olan Gazze’nin Mısır’la sınır olan kapısı da şu an itibariyle kapalıdır. Gazzeliler ekmek su ihtiyaçlrı bir yana, yaralılarını dahi dışarı çıkaramıyorlar. Çünkü Sisi yönetimi sınır kapısını kapatmış durumda. Açıkhava hapishanesinde ölsünler, diye bunu yapıyor. Asıl eleştirilmesi gerekenlerden biri de bu değil mi? Birçok Arap ülkesi, belli aralıklarla İsrail’e doğrudan mali yardım yapıyor. Niçin? ABD’ye ve İsrail’e daha şirin görünmek için ve de daha çok Gazzeli çocuk ölsün, diye…

  3. Peygambarimizin zamanında ‘Kenan Eli’ denilen Kudüs ve çevresinin bugün İsrael işgali altında bulunması normal. Kenaneli yahudilerin de kutsal toprakları. Kur’anda ‘duaları Teörat’da sureleri İncil’de daha önce gönderildiği’ bildirilmiştir. Savaş değil, üç inancın birlikte yaşamasıdır. Kur’an’da sureler var. Duaları da biliyoruz. İnşallah, Allah ihsan verir de yahudiler hristiyon olur, hristiyanlarla hep birlikte müslüman olup, en son güzel islama dönerler, inşallah. Allah, hepimiz icin en iyi iman ve Kur’an nasip etsin inşallah. Belki de bir türlü çıkarılamayan islam mezhep savaşına da gerek kalmaz.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir