Devam eden Gazze katliamı başında İsrail’in sözde millet vekili diye kabul edilen militanlarından Ayelet Shaked’in Filistin’i topyekun imhaya çağıran meşhur metni üzerine, “İsrail budur, gayrı meşrudur” başlıklı bir yazı, ardından “Gazze, AkP ve sefaletin dizboyu üzerine 4 soru” başlıklı bir not yayınlamıştım.
Geçen hafta twitter’dan bir duyuru yapmıştım:
“Yemin ediyorum, Erdoğan bir tek kez dünya medyasına “İsrail gayrı meşru bir devlettir. İşgal gücüdür. İşgalin savunma hakkı yoktur” desin; bir kez adam gibi “İsrail meşru değildir, işgal gücüdür” desin, bir hafta her gün Erdoğan’ı öven bir twit atacağım ve sigara içmeyeceğim.”
Arkadaşlar, görüyorum ki iyi niyetli samimi, yüreği yanan bazı kardeşlerim Erdoğan’ın CNN’e verdiği mülakattan umutlanıyor ve benimle birlikte sevinmek istiyor. Beni eleştirirlerken bile aslında en az benim kadar Türkiye’nin onurlu, gidişatı değiştirecek bir varlık göstermesini istiyorlar ve mesela Erdoğan’ın İsrail’e ‘terör devleti’ demesiyle sevinmek istiyorlar. Sizi anladığımı bilmenizi istiyorum. (Tabii ki önceki hükumetlerle kıyaslandığında bu önemli bir gelişme gibi de görünüyor.)
Bilmenizi istediğim nirengi noktasını tekrar vurgulamam vacip oldu. Türkiye’nin adil, özgür, bağımsız, sistemin ipoteğinden çıkmış, insanları onurla ve başları dik, hak ettiği yeri alması için kaderleri bir olan halklarının bir ifadesi olan nice tarihi fırsatlar ikram etti Allah. Bu ülke o fırsatlar için ağır bedeller ödedi.
Maalesef bu fırsatların pek çoğu konjonktür için, kısa vadeli siyasal kazanımlar için, iyi ölçülüp biçilmemiş maslahatgüzarlıklar için heba edildi. Ahlaksız, sorumsuz ve yerine göre ehliyetsiz, yerine göre tecrübesiz, yerine göre güce tapan bir açlığın tezahürleri, kamu sorumluluğunu ve kamunun ve Allah’ın verdiği imkanları sayısız nedenlerle harcadı, tüketti, cılkını çıkardı, saptırdı, peşkeş çekti ve bu ülke attığı tarihsel adımlarla girdiği süreçten hala çıkamadığı gibi bir ileri iki geri bir döngüye girmeye başladı. Bu görüşleri taşıma hakkıma saygı duyun.
Şimdi, tıpkı (AkP’nin yürütme şekline itirazımla birlikte) desteklediğim “Çözüm Süreci”, yani Kürtlerle bir olma, ortaklık kurma süreci gibi; epeydir tarihsel bir fırsat var bu ülkenin önünde: Dünyanın belası İsrail’le hesaplaşma fırsatı. Savaşmaktan bile bahsetmiyorum. YÜZLEŞMEKTEN bahsediyorum.
Türkiye hala bunu yapabilecek tüm imkanlara sahiptir. Mavi Marmara’yla başlayan ve sonra rezil ettiği ama hala henüz tam kaybetmediği fırsat süreci devam ediyor. Hükumete HİÇ OLMAZSA bu fırsatı eline yüzüne bulaştırmaması için tüm ülke vicdanlarının baskı yapmasının gerekliliğinden bahsediyorum.
İsrail’e, BM bile KAÇ KEZ insanlığa karşı suç işliyor dedi. Mesele bu değil. “İsrail terör devletidir” demenin de çok anlamı yok, özellikle bir sonraki cümleniz ‘Hamas’ı İsrail’i tanıması için ikna ederiz’ olduğunda, İsrail’le ticaretiniz rekor’a koştuğunda, Kürecik’de İsrail’ çalışan radar üssü devam ettiğinde, Diyanetiniz İsrail’i otorite sayarak İsrail vizeli Kudüs turları düzenlediğinde.
Gereğine inandığım asgari çaba zor değil, karmaşık değil. Dünya sahnesinde, herkesin duyacağı şekilde, eğmeden, bükmeden, net, sakin, emin bir dille, tüm imkanlar seferber edilerek; en azından Mısır’daki tavrın yarısıyla (diğer yarısı yaygarayı geçemedi); son derece HUKUKİ bir MEŞRUİYET ve SAVUNMA HAKKI TARTIŞMASI başlatılmasını istiyorum.
Belki inanmayacaksınız ama gerçekten, gerçekten Türkiye’nin Filistin konusunda şu andaki resmi pozisyonu “İKİ devletli çözüm”. BU, Gazze katliamına ‘İsrail’in nefsi müdafaası’ diyen ABD’nin de pozisyonu, istediği, hatta uğraştığı AYNI pozisyon.
EMİN OLUN bu iki devletli çözüm pozisyonu boşuna değil ve İsrail’in geleceğini garantiye almaktan başka hiçbir amaca da hizmet etmez. Filistin davasını dize getirecek, bitirecek bir pozisyondur bu.
Haritaya bakın. İyi bakın ve iyi düşünün.
İki devlet, İsrail’in zaferinin ilanı, tam meşruiyeti ve soykırımdan, tehcirlerden geriye kalmış, iki toplama kampına indirgenmiş bir avuç Filistinli’nin İsrail’in belediyeleri haline gelmesinden başka bir şey değildir.
Ama bunu da geçelim ve nirengi noktasına tekrar dönelim.
ABD’nin, Merkel’den BBC’ye, “İsrail insanlık suçu işliyor” diyen BM’nin genel sekreterine kadar hepsinin sürekli, ‘Meşru bir devletin savunma hakkı’ diye tekrarlayıp durmalarının bir sebebi var. 2012’de de aynı şeyi söylediler. Yaptıkları yine yanına kaldı İsrail’in.
İstediğim sert bir tepki değil, slogan değil, kelime oyunu da değil. Üzerinde düşünülmüş bir şey. Dikkatle okumuyorlar beni SAMİMİ tepki veren arkadaşlar. Ben Türkiye İsrail’i, İsrail’in VARLIĞINI masaya yatırsın istiyorum, tepki göstersin değil.
İsrail’e terörist demek, suç işliyor demek, soykırımcı demek bile artık yalnızca slogan. Son derece net ve adrese teslim bir şey benimki:
İsrailin MEŞRU BİR DEVLET OLMADIĞI, SADECE İŞGALCİ BİR GÜÇ OLDUĞU ve İŞGALİN NEFSİ MÜDAFAA HAKKI OLMAYACAĞINI RESMEN ilan etmek demek, ‘iki devletli çözüm hakkını kaybetti, İki devletli çözüm pozisyonunu terkediyoruz, İsrail gayrı meşrudur’ demek. İsrail’i tanıması için ‘Hamas’a baskı yapmayacak bilakis onun pozisyonunu DESTEKLEYECEĞİZ’ demek. ‘Artık bu hukuk skandalı bu KANLI komedi bitsin’ demek.
Yani: İsrail’in HUKUKİ, SİYASİ hatta BİLİMSEL açıdan meşru bir devlet olup olmadığı ve Gazze katliamlarının, toprak gasplarının kendini savunma olarak, meşru bir devletin nefsi müdafaa hakkı olarak kabul edilip edilmeyeceği bir netliğe kavuşuncaya kadar tehcire zorlanıp yurtsuzlaştırılmış tüm Filistinler’in de gaspedilen evlerine döndüğü; Bağımsız, Demokratik bir (tek) Filistin Devleti dışında hiç bir çözümün kabul edilemeyeceği pozisyonunu almak demektir. HUKUK demektir.
Tekrarlıyorum: Ateş kes değil, İşgal kes! İki devlet değil, TEK devlet! (Yahudiler’in de yaşadığı Demokratik Filistin Devleti). Realite, analiz, somut çözüm edebiyatı değil; Ortadoğu’da güdülmesi gereken, Yahudilerin de yaşadığı TEK ve Demokratik bir Filistin Devleti talebidir. Adalet pahasına barış olmaz. ESAS olan İsrail’in bekası değil, adalet olmalıdır: TÜM İşgalin sona erdirilmesi, mültecilere dönüş ve TAM özgürlük. Bunu savunan binlerce akademisyen, aydın, politikacı ve sayısız Yahudi kuruluş bile var dünyada. Bizden neden böyle bir ses çıkamıyor?
Durdurulması, ikna edilmesi gereken Hamas değil, İsrail‘dir. Amaç ateşkes değil, 1948 öncesine dönmek olmalıdır. Bunun için Gazze Ateş Altında. TEMELİ YALAN ve VARLIĞI GASP OLANı meşru kılacak her barış, iki devletli çözüm çabalarının tek adı vardır: Grev kırıcılığı. İsrail Gazze’yi bombalarken İsrail’e terörist deyip Hamas iki devlete razı olsun diye uğraşmak, Mahkum Filistin çocuklarına, ‘kötü polis’ İsrail’in yanında ‘iyi polis’i oynamak gibi bir ihanet sonucu doğurur.
İsrail yenilmemek üzere kurulmuş, toplama bir işgal devletidir. İlk yenilgide defolup giderler. Netanyahu ve Ayelet Shaked gibilerin yönettiği ve nükleer silahlarla donatılmış İsrail, bunları kullanabilecek kadar da çılgın bir devlet olduğundan, konvansiyonel bir ordunun yenmesi de pek mümkün görünmemektedir. Onları yenilgiye uğratacak tek şey, Filistin’in asla vazgeçmemesi, İsrail’i asla tanımamasıdır. Ortadoğu’da hak ve adaletin en büyük umudu, Hamas inadının, Filistin‘in direniş azminin devamıdır. Bu azmi zayıflatan her şeyle mücadele etmek sorumluluğundayız.
Filistin’de iki devlet’e razı olmak, İsrail’in bekasını Mavi Marmara ve Gazze‘de katledilenlerin azmine tercih etmek demektir. Hamas’a İsrail’i tanı baskısı yapmak, iki devlete razı olmak, İSRAİL’İN BEKASI’nı Mavi Marmara şehitlerinin manevi vasiyetine tercih etmektir.
Filistin’de iki devlet istemek, inkar üstüne inşa edilen gasp, terör ve işgali; onbinlerce şehit, yaralı ve milyonlarca kardeşimizin mülteciliğe mahkum edilişlerini onaylamak, meşrulaştırmak demektir. Filistin’de iki devlet istemek, bir yalan üstüne inşa edilen gasp, terör ve işgali; Deir Yasin’den Gazze’ye 20’den fazla katliamı onaylamak, meşrulaştırmak, hesabını kapatmak demektir.
Başvekil: ‘İsrail gayrı meşrudur, işgal gücüdür. İşgal edilenlerin direnişine karşı Kendini Savunma Hakkı diye bir hakkı yoktur’ dedi mi? Hayır.
Ne dedi peki? Özeti şu: İsrail katil, terör estiriyor, soykırım uyguluyor, derhal vazgeçsin biz de Gazze’yi İsrail’i meşru bir devlet olarak tanımaya ikna ederiz ve ABD ile İsrail ile beraber İKİ DEVLETLİ çözüm için çalışırız.
İnsaf edin. İYİ DÜŞÜNÜN. Daha ne kadar sürecek bu kepazelik? Geriye kalmış iki avuç kardeşimizin kıstırıldığı toplama kampları da etnik olarak temizlendiğinde veya Gazze Mısır’a, Batı Şeria da Lübnan’a bağlanıp İsrail Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın etrafını Suudi Arabistan’ın Kabemize yaptığı gibi vinçler ve otellerle çevirdiğinde mi? Ondan sonra ne olacak?
İsrail tarihin kaydettiği en alçak Bizanstır. Ona vuran büyür, onunla masaya oturan küçülür ve parçalanır. İnanın bana, biz tüm gücümüzle İsrail’in meşruiyetini tartışmaya açtığımızda, sadece İslam ülkeleri ve tüm mazlum ülkeler değil; başta Amerika ve İngiltere olmak üzere dünyada İsrail’in devletlerini kontrol ve manipüle ettiği sayısız halk da Türkiye’nin yanında yer alacaktır. (Dünyada en görkemli İsrail karşıtı eylemler, artık ABD’de yapılıyor.) Bu devletlerin içinde İsrail’in maşası olmanın kanına dokunduğu nice onurlu kişi ve oluşum bize açıktan ve gizliden destek olacaktır.
En önemli garanti de şu: Allah bizimle olacaktır.
Merhaba Sevgili Mehmet Efe,
Ben 20’li yaşlarının ortasında, seni bir iki sene önce keşfetmiş bir bireyim. Konuya yorum getirme niyetindeyim, ama kısa ömrümde öğrendiğim bir iki şey var ki bunlardan biri bir konuya dair fikir beyan ederken literatürünü çok iyi bilmenin, ona göre söylem geliştirmenin gerekliliği. İsrail-Filistin pozisyonunda kuvvetli bir background’a sahip değilim; fakat insani durum o kadar açık ki bir şeyler yapmadan, en azından ufak tefek birkaç yorum getirmeden kendimi tutamıyorum. Ayrıca çok emin olduğum bir diğer şey de siyasetin her türlüsünün rezil rüsva olduğu, tüm siyasilerin cehalet havuzunda yüzdüğüdür. Ya insan evrimini tamamlayamadı ve çıkar durumlarında tüm ahlaki vasıflarını kaybediyor ya da insanlığın fıtratı bu, fırsatını bulduğunda herkesi ezip güce tapınıyor. Girizgahımdan sonra:
Yazında 2 devletli bir çözümün imkansızlığından, özgür Filistin yönetimi altında kurulacak bir barış ülkesi ütopyasından bahsediyorsun. Kulağa mutluluk verici geliyor, en az sen kadar böyle bir sonucu desteklerim. Fakat böyle bir ütopya, bahsi mevzu durum gerçekleştiğinde israil vatandaşı olup bugünkü durumu kınayan insanların distopyası olacaktır. Yani demek istediğim nefret dolmuş, kin formasyonundan geçmiş Filistinli bireyler (çok doğal olarak) intikam almak isteyecek ve 60 senelik baskının, katliamın, iki yüzlülüğün bedelini ödeteceklerdir (diye düşünüyorum).
Klasik bir haklıyken haksız duruma düşme durumu olacaktır ki insanlığın rezaleti bir kez daha tekerrür edecektir.
Ben 2 devletli çözümden yanayım (bu arada başvekil bir gram umrumda değil, tüm siyasiler gibi o da çirkinlik ve rezalet dolu). Neden 2 devletli çözümden yanayım dersen, senin güzel ütopyan döneminde Osmanlı ve TC topraklarından sürülen ve katledilen Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt cemaatlerin geri dönüp sahibi oldukları tapularıyla bir yönetim kurması, asıl vatanlarında gönüllerince yaşamaları manasına geliyor. Keşke olsa; çünkü tarihin bir dönemindeki işgalci Türk güçleri onları buradan defetti, onlara katliam uyguladı. Belki israil kadar şiddetli değil; ama yaptığı bu (İsrail’in tek farkı -kanımca- tüm batı coğrafyasını arkasına alarak iğrenç bir şekilde bunu gerçekleştirmesi, gerçek bir bilek gücüyle kendine vatan yaratmamasıdır).
Yaşadığımız coğrafyadaki emsaller, belki de uzak geçmişin hikayeleri olduğu için; dökülen kan azaldığı için Filistin için geliştirdiğimiz söylemlerin türevlerini pek duymuyoruz.
Kelimelerim biraz karmaşıklaşmaya başladı, örnek ile kendimi temizleyeyim: Ben türkiye coğrafyası üzerinde bir Kürt devletini destekliyorum. Bu şekilde bir barışın kurulabileceğine inanıyorum (eğer ki bu devlet silah değil mülakatlar ile kurulursa).
Filistin coğrafyasında da beklentim budur, ama arzum senin isteğinden de öte sınırların, ırkların, dinlerin çatışmadığı, pasaportların değersiz hatıralar olduğu bir dünyadır.
yazımın sonunda bir kez daha hatırlatmak isterim ki, literatür bilgim fazla değil. Yazılarım insanlık formasyonundan olaya bakıp yorum getirmek.
Sen de bana cvp geçersen (kamuya açık bir şekilde de olabilir) mutlu olurum, çünkü fikirlerini merak içerisindeyim.
İsrailin terör uygulayan bir devlet değil hiç bir meşru sebebi bulunmayan tarihe karışması gereken bir devlet olduğu hususundaki görüşlerinize katılıyorum fakat yahudi karakterini ve eylemlerini ya kasıtlı olarak yada meseleye gereksiz bir iyimserlikle baktığınızdan ihmal ediyorsunuz. Dini-siyasi görüşlerinizden haberdar olmadığımdan sizi demokrat liberal ve sair gibi sıfatlarla vasfetmeyeceğim fakat yahudilerin ve diğer milletlerin demokratik bir devlet çatısı altında yaşatma idealiniz fazlasıyla demokrat-liberal bir ideal kıyametin kopmamasını dilemek gibi bir şey bu. Dünya kamuoyundan da israili gayri meşru ilan etmesini beklemek abesle iştigal etmekten başka bir şey değil.