tanık olmak yetmiyor yutkunmadan sevmeye göğüslemem gerekiyor anlamam gerekiyor görüşümü bulandıran neonları anlamam yeşil anılar yürüyor işaret parmağıma içimde yer değiştiriyor deniz ve toprak tarih çağırıyor beni avluya yağmur yağıyor tükenen şehirlerde vurdular ankâ kuş'u yabancı diller kadar ikircik doldurdular birkez daha dinle beni hayatın hakkı için ilkgözağrıları kadar pâyidar inkar ediş hergün yıkılıp duruyor ördüğün kara duvar bak! yıkılan bir şey var yıkılan ve boğan bir şey koridorlarda ansızın kavrayıveren bir şey olması gerekenleri yarım bırakan yırtan eskimez acıları kanırtan ey sevgilim, usul usul kavrıyor kendi olan herşeyi soluk gibi, suç gibi, tütsü gibi ecinni insan olmanın acısı gibi iliğe dolan sevgilim, can çekişiyor çekişiyor can canıyla tırnağıyla çekilip duruyor canlılığımızdan sıcak olan, şükranla andıran bizim olan bilekleri düğümlenmiş ellerimin hüneriyle her yükselişiyle ışıklı basamakların ağzı kalabalık sayfaların armağanıyla biraz daha çekiliyor en derine sevgilim elaçan bir fıdanı derin derin utandıran. ayaklarım yüzüyok yerlerde tökezliyor göğün yüzü asılıyor asılmayan çocuklara giderek daha imkansız güzel ve yaşanır olan tapınaklar yalnızlığımızı arttıran asma köprü kutsal olan anlaşılmaz anlatılmaz ekmeğin tadına katılmaz oldu hangi dilden konuşur suç, söyleyin öğretilebilir mi; çatlayan duvarları sıvamanın sanatı ayağa kaldırmanın, kotarılmış sevinci? bir kitap bir koridor var mı sevgilim annesinin elini tutan çocuğa bakan çocuğu babasına baktıran bir pencere babasını getiren sürgülü bir kapı var mı babasını kucaklayan, ertesi günü olan? önce'siz keimeler, gibi'ler söyletti bana durmadan gibi, sanki, adeta; bir lanet bu tarih beni çağırıyor günerkeni avluya. tevekkül yetişmiyor kopanı bağlamaya birşeyi unuttuk biz, bir kuşu uçurduk biz kalem de kör, kılıç da kör; Ben dedim, Biz yenildik! gözüne mil çekilmiş mahir bir hattattı babam her pazar aynaya bakar, -ayna derdi, söyle bana el mi yaman, bey mi yaman el mi yaman, bey mi yaman? tarih beni çağırıyor, kan sızıyor avludan avlu bize kan'ıyor sevgilim, işit beni işit beni gövdemi incelten mağrur günah işit beni bağışlanan günahkâr, uçuran rüzgâr! kendine kapanan tükenişlere heybeti ve onuru taşıyan kutsal damar. Tanrı'ya yükselen basamaklar yapmalıyım asılmayan yüzüne varmalıyım gökyüzünün bir pencere açmalıyım yalnız kalan çocuğuma sıcak yurdum, bilekleri doğranan bir âşık gibi sıcak ayakları kırılan küheylan kadar buruk kalbini kalbime bağla yeryüzü incinmesin soğuyan, üşüyen, ellerimi kavuran, başını yere yıkan Tanrısını kaybetmiş bir melek gibi onulmaz yaltaklanmalarda çırpınan yurdum! çünkü bak evimin her odasında yangın kapılar inildiyor, harcı kan'ıyor evin boşnağım, zeybeğim, çekik gözlüm, ahcivanım gırtlağından konuşan, nevruz akı esmerim gözleri çukura kaçmış kara zincir çiçeğim karçiçeği kadar ebru, kumseli sevdiceğim sesi nabzıma vuruyor yitirdiğim tarihin beni çağırıyor tarih, avluya yağmur yağıyor tut elimi kökleri kesilen yaşlı çınar yetişir budadığın kendi sürgünlerini ellerime bastığın acıyla yakar şimdi varlığım aşka ve inanca armağan olsun bir de ataletimi al, kentlerde yaşat beni, kuşların sırrına erinceye dek yaşat, Tanrım! yaşat beni inkar ediş, kan verilen güller kadar pâyidar tarih beni çağırıyor sevgilim, yüzüme bak! ebrûlara süzülen hâtıralar yaşasın, tarih beni çağırıyor, bırak bizi kuşatsın, yaşatsın beni sana; çekilenden birşeyler çekebilecek kadar.
Ocak 1993 tarihli bu şiirimin yayınlandığı dergim Yerliler‘in o sayısı, yazdığım başyazıdan ötürü toplatılmış ve ‘Devlete hakaret’ suçlamasıyla TCK 159/1. maddesi gereği yargılanıp 1 yıl hapis cezasına çarptırılmıştım.
Derginin kapağındaki “Haydi çocuklar alet olmaya!” başlıklı mizahi manifestoyu da ben kaleme almıştım.
Toplatılma gerekçesi olan başyazıyı merak ettim. Paylaşabilir misiniz?
Vaktim olduğunda paylaşırım inşallah. (Yazının elektronik ortama aktarılması gerekiyor, orijinali sadece basılı olarak var.)
Özetle gözaltında kayıplar, toplumun farklı siyasal kesimlerinin birbirinin uğradığı zulme kör ve sağırlığı üstüne bir yazıydı.
“BAĞIMSIZ GENÇLİĞE ALTERNATİF DERGİ”
bana sorarsanız bağımsız (genç ya da değil) pek çok kişi böyle bir yayının hatta bir platformun eksikliğini duyuyor.