Malatya’lı bir kızdı çocuktum ilk sevdiğim sağlık memurunun kızı ilk manim ilk ezberim koluma jilet bastım yazın göreyim diye sevdiğimi demek için tükenmez kalemler öptüm ona şiirler yazıp tükettim her birini fotoroman okumakla suçladı geçti beni hiç bilmezdim fotoromanları halbuki yüreğim gırtlağımda vardım İstanbullara seneler sonra gördüm bir sıla ziyareti büyümüş memur olmuş işgal bankalarında ordu darbe yapsa diye dua edermiş hatta utandığım cizlavetler geliverdi aklıma sevdiğime hamdettim döndüm gurbet eline muhacir bir kız sevdim fakülte kapısında başında iffetiyle hunharca copladılar sınavı kaybedince ona dergi çıkardım Sezen Aksu dinleyip tekbirler getirirdik beyaz çitlerle çevrili bir ev istermiş meğer dergim toplatılırken bir memurla evlendi cebim tam takır çıktım ağır ceza önüne evlen benimle diyen bir kız kesti yolumu endamı küstürürdü kaysı ağaçlarını serdim kırık kalbimi ayakları dibine Bağdat bombalanırken topladı çantasını kalbimi geri verdi döndü baba evine İstanbul’lu bir kız sevdim İstanbul kadar kadim dağlarımın pınarları kadar berrak ve serin adımı söyledi mi taşralıya dönerdim bir konser çıkışında titreyerek bekledim bomber montlu bir oğlanla geldi 'meraba' dedi son paramla aldığım çiçekleri gizledim bir çingene kızından aldığım çiçekleri küfredip tepeledim İstiklal Caddesi'ne komünist bir kız sevdim tabanca gibi kızdı ‘vur beline çık dağa’ öyle devrim öyle dik coplanırken seyreder İslamcı olsa derdim Faşizm kahrolmadı İzmir'de taradılar manşet bile olmadı Hürriyet gastesine sevdim memur oldular sevdim kurşunladılar nice hınçlar kavradı nasırsız ellerimi ne varsa ezberledim asi olan, dik duran isyandan isyana koştum imkansız şarkılara sevdiğim kızlar kadar sevdim memleketimi kaşlarımı patlatan copları bile sevdim aşklarım kavgalarım tüm geç kalmalarım sulusepken zil zurna yalnızlıklarım dualarım marşlarım ağır ceza davalarım çay tütün yoldaşlarım yasaklı kitaplarım sevdiğim kız seni gördüm sevdiğim her kerede orada gülüşün, şurada sesin, burada işlemeli hicabın bir ses vardır her Türkiye çocuğunu çağıran beni siz eklediniz bin yılın çizgisine ne vatan kurtarabildim ne sizinle vuruldum Şeytan’ın siyaseti tuz basarken ülkeme upuzak diyarlarda kaybolmağa uzandım kalemimi gömerken dünyanın bir ucuna oturup bunları yazdım not düştüm gurbetime dilim pelte annem kürt dilim çınar kekeme Amerikan askerleri resimler çektirirken bankalar haciz koydu Lozan'dan baki kalan yüzyıldır can çekişen atımın terkisine gurbette bir kız sevdim anasından çeroki sevemedi bir türlü yaban fakirliğimi ona ev almak için beyazlara çalıştım pusulalar satın aldım kıbleyi bulmak için milim milim yüzerken kalbimin derisini göğsümdeki çınara dokunup secde ettim veda ettim yerlime sevdirene hamdettim sılam emanet olsun Yüceler Yücesi’ne bir kız sevdim vatanım, türkü yaktı göğsüme yenilgi kadar eski hürriyet kadar güzel kendi sürgünlerini budayan çınar gibi yağmacı duaları altında nefes alır usul usul çağırır bendeki sürgününü kökleri Kabe’ye dek uzanır sev der bana kıyamete kadar sev er kişi niyetine kıyısında durduğum okyanus kadar derin derin hasretim derin hasretler ülkesine
26 Ağustos 2012 / Eve dönmek istiyorum.
Üstad siz yazmasaydınız ben yazardım.
adımı söyledi mi taşralıya dönerdim…