yalanın ve zorbanın kemal vakti bu yangın çığlığın çılgınlığın ağıdın son saati bunun için bu kuşatma bu kesif kanlı duman savaşı kaybetmedik, inanmayı kaybettik mücrim olduk ecrimizin esmer tebessümüne ölmedik esmer için biz esmeri kurşunla Bosna'dan Çin Seddine kıbleden gökyüzüne yedi tepe üstüne yalan üstüne yalan yalanı yorgan ettik yastığımız korkular ekinimiz korkular hasadımız kargaşa dilimiz dimağımız şeytana ipotekli sıramız geldi çattı haritamız yaralar bu ırmaklar yalanı yıkamak için oysa kıtalara diz çöktüren ifritler kapımızda demirden çatımız yok kapımız eski tahta Peygamber’den yadigar bu münbit haritanın ifritler düzeninden çağlarca sakladığı iki ırmak arasında ağıtlara sarılmış sütü saf, çayı kaçak, kalbi kırılmış çocuk bir daha ne kırılır ne eğilir ne esir damlası dağ eriten serum değmemiş kandan verilmiş sadakamız kenarda bir duamız bu bizim son sıramız belki son havlimizdir kahpe kameraların çekmediği son inat kızları ölsün diye dua eden Şengal’in senin çekik gözlerin senin perçemin için senin al elma düşün senin şimalin için bunun için bugün için kırılan yemin için saatte yüz Kerbela namluların ucunda Kur’an’ın sayfaları Fırat’ın ve Dicle’nin aşkın ve özgürlüğün tüten parçacıkları son kuşatma, son yenilgi, deltamızın son ahdi yalanın ve zorbanın sarışın can havli bu dört parçadan başlayarak dağlanacak yaralar ifridin karasına esmer helal tertemiz kadim ama gencecik yalçın ve tek başına Arap pınarında dimdik düşen Kürt çocukları Arap pınarında abdest almış bu Kürt çocukları
NOT: Diyarbekir’den yayınlanan Yokuş Yol’a dergisinin 3. sayısında yayınlanmıştır.