Ana / Tefrika / Bugün hangi cinayete sessiz kaldın?

Bugün hangi cinayete sessiz kaldın?

Sanatçı: Jens Galschiøt ve Lars Calmar
Sanatçı: Jens Galschiøt ve Lars Calmar

“İyi siyah veya iyi beyaz yoktur. İyi veya kötü insanlar vardır.
Gerçekle yüz yüze gelemeyecek kadar vatanseverlik veya devletçilikle kör olmamalısın.
Yanlış yanlıştır, kimden geliyorsa gelsin.Doğrudan yanayım, kim söylerse söylesin.
Adaletten yanayım, kimin yanında ya da karşısında olursa olsun.”
Malcolm X

“Dünyada görmek istediğin değişimin kendisi olmalısın.
Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine,
adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi.”
Mohandas Karamçand Gandhi

“Muhafazakarız ama bize destek verenler solcu, komünistler.”
Grev Yapan Ülker İşçileri, 122. gün

Herkese adalet yerine ötekine cehenneme razı olduğun müddetçe, hep korkakla zalim arasında bir yerde olacak ve Cehennem’de son bulacaksın. Her iki yaşamda da.

Sana dokunmayan ateş, ötekiler olmaya indirgediğin ötekilerle işi bittiğinde duracak mı sanıyorsun?Adalet istemek, birlikte yüklenmeye hazır olmak demektir; adaletin ötekileri olmaz. Ya sadece beriki rahat edecek, öteki acı çekecek ya da herkes biraz acı çekerek acıyı bitirecek. Ancak hepimiz birimiz için olduğunda hepimiz için bir mum yakacak birimiz çıkabilir.

adalet herkesin herkes için talep ettiği bir TEMEL HAK olmadıkça; bir cinayetler sürecidir devlet, bir sosyopatlar şebekesidir

Hukuk herkesten ve özellikle devlet ve hükumetten üstün olmadıkça; adalet herkesin herkes için talep ettiği bir TEMEL HAK olmadıkça; bir cinayetler sürecidir devlet, bir sosyopatlar şebekesidir, fidanlarımızı budamaya devam edecek bir Frankeştayn. Biz adalete HERKES İÇİN aç olmadıkça devlet, 7sinde, 14ünde, 17sinde, 19unda, 21inde, sokakta oynayan veya eli sapanlı veya ‘pembe eşofmanlı terörist’ çocuklarımıza doymayacak.

Zalimlerin en kötüsü diktatörler, firavunlar değildir. Zalimlerin en kötüsü, halkın bir kısmının refahını bir diğer kısmının acısıyla ödeyen zalimi alkışlayan halktır.

Devlet tüm ülkenin, tüm halkın, tüm kesimlerin, cemaatlerin, grupların olmalı. Belli bir grubun, sınıfın, örgütün tekelinde değil. Herkese eşit mesafede olmalı. Bunu sağlayacak tek şey de bunu sağlama bağlayacak bir hukuk düzenidir. Böyle bir hukuk düzeni kurulsun diye seçim sandığına gider insanlar.

İhale yasasını 160 küsür kere değiştirenler, kendi fanatikleri dışında herkesin itiraz ettiği İÇ GÜVENLİK PAKETİ, OHAL, KHK gibi torba torba yasaları engelsizce dilediğince çıkaranlar, devletin, kamu gücünün yeni paralelliklerle enfekte olmaması için ne yaptılar? Devletin, kamu dairelerinin HİÇ KİMSENİN çöplüğü olmaması için ne gibi önlemler aldılar?

Mesela, kimin adamı, kimin referansı değil, ne bildiği, tecrübesi, yeteneği, liyakati gibi ölçüleri esasa alan, ayrımcılığa da geçit vermeyen, şeffaf, net, katılım süreçlerinde eşitlikçi bir ADALET PAKETİ çıkartmayı neden düşünmediler hiç?

Düşünmezler. Sandığa adalet umuduyla gidenlerin ve adaletten umutsuz olup gitmeyenlerin, yani milletin iradesinden, elde ettikleri imtiyazları azaltacak hiçbir adımı atmıyorlar. Yapıştıkları kamu memesinden olabildiği kadar çok semirmek isteyen bir kene düzeni kurdular.

Cumhuriyet’in halka hizmet etmesi umuduyla seçilen Menderes’ten beri gelen tüm hükumetler, “Yol, su, elektrik, fabrika” konusunda döktürdükleri cümleler, düzenledikleri törenler, arşınladıkları nutuk sahnelerinin binde biri kadar hukuk ve adalet gözetseydi, bugün seçilenler adeta “öncekiler nasıl hakimiyet kurdularsa biz de aynı yöntemlerle kuracağız. Dün ötekiler bizdik şimdi güç bizde” demişler gibi bir düzen kurmazlardı.

Emanet aldıkları gücü elde tutabilmek için emanetin gereklerinin bir kısmını yapıp geri kalanı yalanla tamamlıyorlar. İmtiyazları sorgulayabilecek hiç kimse girmez listelerine. Kenelerden başka kimseye geçit vermezler. Onlara geri adım attıracak olan tek şey duydukları alkışların azalmasıdır. Şartları değiştirme gücündekilerin tek derdi gücü kaybetmemek olduğunda güçlerinin nereden geldiği hatırlatılmalıdır onlara. Özellikle hukuk kurallarının da ırzına geçmeye başladıklarında.

Her biriniz, güç, etki, karar yetkisi sahibi olduğumuz her yerde (sosyal medya dahil) hergün adalete katkıda bulunmak için bir şeyler yapabilirsiniz. Kendinize yalanlar söylemeden.

Sizden başkalarını dövenler, onları hukuksuz dövebildikçe, sadece linç ortağı olmakla kalmayacaksınız; er ya da geç, dayak yiyeceksiniz. Özellikle bu ülkenin “aydın” sayılan çocukları. Bir önceki mağdur, bir sonraki mağduru “beni döverlerken neredeydin?” diye suçlayıp yalnız bıraktıkça, zorbalık egemen olmaya devam eder.

Aydınların en kötüsü çoğunluğun ezdiği yerde azınlığın safına geçmeyenlerdir. Aynı şekilde, halka gaddar rejimlerden biraz daha iyi muamele edişini bahane ederek, azınlığın ezdiği halkın safında dikilmek yerine ezenlerden beslenmeyi seçenlerdir.

Zulüm düzeninden beslenen aydınların en ahlaksızları, sırtlarını güce dayayarak adaletten, kurtuluştan, dirilişten, medeniyetten, özgürlükten söz edenlerdir.

Çünkü onların yaptığı, zalimlerin emeğini hayatını çaldığı halkın sesini soluğunu çığlığını yağmalayıp zalimlerin gücüne eklemektir.

Mazlumlara yapılacak en büyük kötülük, zalimlere zalim diyebilme imkanlarını da ellerinden almaktır.

Bir de zalimin safında olmayı reddedenler vardır, aslında güce tapar, zalimin kendisi olmak isterler. O muhaliflerin nasıl zalimler olacağını anlamak zor değildir: Mazlumların safında olmaktansa, durmadan mazlumları saflarına gelmemekle suçlarlar.

Vazgeçilemez haklarda birleşip herkese adalet için adımlar atmaya başlamazsak, vazgeçmediğimiz hiçbir şey kalmayacak.

Hep zamanı olması gerekeni ertelemeye ödediğimiz bedeller yeter. Zamanı geleli çok oldu.
Bizimkiler-Ötekiler üzerinden beslenen canavar kemale eriyor. Güç sarhoşları kusuyor. Tüm krallar çıplak. Herkese adalet ve özgürlük safındakilerin günü geliyor. Tüm dünyada.

Kötülüğü kötülük yapar. Kötülüğü kötüler yapar, ötekiler değil.

Burakcan Karamanoğlu, eylemciler, geziciler, direnişçiler, bir çocuğun cinayetine yas tutanlar tarafından değil, KATİLLER ve azmettiricileri tarafından öldürüldü. Berkin Elvan’ı da AkPliler, eylemciler, Sünniler, polisler.. değil; ötekileyen, bölen, kışkırtan, korkularımızı/nefretlerimizi sokaklara davet eden, henüz yırtmaya çalıştığımız deli gömleklerimizi çifte standartlarına flama yapan sorumsuzluk ve azmettirdiği KATİLLER öldürdü. Yasin Börü‘yü de Kürtler veya HDP’liler katletmedi. Ülkeye boca edilen gerilimin aktörlerinin nerede duracağını bilmeyen sorumsuzluğun tahrik ettiği, linç kültürünün çocuğu militanlar ve azmettiren katiller ketletti.

Bu ülke ‘herkes için adalet’e muhtaç.

Bu ülke babaların, annelerin çocuklarının kaderini, halkı temsil ettiğini iddia edenlere bırakmamasına muhtaç. Bu ülke annelerin babaların; her evlat için büyümek haktır deyip, tüm evlatların yaşama fırsatı için bir araya gelmesine muhtaç.

Oğlu Burakcan‘ı toprağa verirken, “Berkin ya da benim oğlum… Benim için bir farkı yoktur.. O da bir evlat benimki de bir evlat.” diyen babaların sesini duyacakların günü geldi. Bu toplumun içinde, gözünün nuru kızının ırzına geçip O’nu hunharca katleden bu toplumun içinde, Özgecan Aslan‘ın babası gibi insanlar da var. O baba ki, herkes kızının katilleri için idam cezası geri gelsin derken, o istemedi, kine ve öfkeye yenilmeden hukuku üstün tuttu ve “Allah onların analarına babalarına da yardımcı olsun” dedi.

Çocukları katledilen analara kulaklarını tıkamış bezirganlarla tartışmanın, konuşmanın anlamı olmadığını görenler birbirlerini bulsunlar. Erdem‘in anlamını hatırlayanlar konuşsunlar. Canlarımıza can muamelesi yapacak canların günü geldi.

Bu ülkede henüz takati kalmış namusluların, artık herkesi boğan namussuzluğa, riya ve hukuksuzluğa karşı dayanışmasının zamanı gelmedi mi? Geçmek üzere.

Ot Dergi, Haziran 2015 sayısında yayınlandı.

Ot Dergi Haziran

 

cocuklar
6 Ocak 2015 itibariyle…
 Ne çok ah aldınız!

Ülker işçilerinin durumu, adaletsizliğin herkesin kapısını çalacağının bir örneğidir.

Bunu da okuyun...

Çocuklarımızdır ihraç edilen.

  On beş yıldır tek başına iktidar, dediği dedik çaldığı düdük, siyasi muhalefeti tarihte hiç …

5 yorumlar

  1. İyiler dediğimiz veya toplumun iyi diye bileceği insanlar yani iyi olandan, adaletten, haktan, haklıdan, hukuktan,insandan, insanca yaşamdan diğer bir deyişle bu dünyayı insanca yaşamaya zehir eden bir avuç rantçı, çıkarcı yalnız kendini ve kendi gibi düşünenleri koruyan kendinden olmayan, kendi gibi düşünmeyenleri ezmeye çalışan hayatı, yaşamı ezilenlere zindana çevirmeye çalışan, kendini bu dünyanın sahibi sananlar vede gerçekten de güçleri olan hayatı yaşanılmaz yapanlara karşı aslında bu dünyanın büyük çoğunlukları olan iyi denilen insanların söz, yetki, karar sahibi olabilmenin yolları bulunmalıdır sanki biraz siyaseti aşan şeyler gibi görünüyor yani dünyanın tüm namuslu, iyi, adaletli insanlarını bir araya getirmek, kaldı ki en yakın çevremizde bile iyi güvenilir insanlarla bir araya gelemiyoruz, herkes bir birinden kuşkulu, sistem öyle bir işlemiş ki en namuslu insanlar hep gerilerde, görünmez lerde, etkisizleştirilmiş, toplumla bağları kesilmiş, ama günümüz de hangi siyasi partiye baksan her kes kendini çok haklı, adaletli, doğruluktan yana olarak görür ama aslında özelikle ülkemizde ki siyasilerin çok azı dışında aslında bir birlerinden farkı yok biri gelir geçmişteki siyasiler ne yapmış sa oda karşıtını yaparak gücüne güç katar bir tür intikam siyaseti gibi halbuki adalet herkese lazım bugünün mazlumu güç olunca zalime dönüşmemeli ve herkese adalet konuşuluyor fak uygulanması için neyapılmalı ki?

  2. Fevzi Büyükyozgat

    Dünyayı adaletle=İslam’la tanıştırma iddiasındaki islamcı görünümlü sağcı-muhafazakarların bütün derdi sistemden pay alamamakmış, sistemin çarkı olamamakmış. Pastadan pay alır almaz da seslerini zaten kestiler, birer militarist, faşist devletçi zombilere dönüştüler. Göstere göstere işledikleri her zulümde, yaptıkları her haksızlıkta savunma araçları başörtüsünün serbest olmasıydı. Başörtüsünü zulümlerinin örtüsüne dönüştürdüler. Başörtüsü islami hareketin kefeni oldu. Bugünler kapitalizme eklemlenen çakma, yandaş islamcılarla hakiki islamcıları ayırt etmek için ciddi bir imkandır. Ak koyunun kara koyunun ortaya çıktığı bugünlerde Sevgili Mehmet Efe gerçek bir İslamcı olduğunu zulme, adaletsizliğe karşı şahsiyetli, onurlu duruşuyla hepimize gösterdi, alnımızın akı oldu. Mehmet Efe gibi direnen yazarlar oldukça islami hareketten (hala) umut vardır. İsmet Özel’in dediği gibi “Nuh’un gemisini dolduracak kadar Müslüman varsa umut vardır.” Umut, direnişte, direnenlerde, muhalif karakterini yitirmeyen İslamcılardadır. “Bahçe biziz, gül bizdedir.”

    • “Adalet istemek, birlikte yüklenmeye hazır olmak demektir; adaletin ötekileri olmaz.” cümlesini ana fikir olarak yorumluyor ve teşekkür ediyorum sayın Mehmet Efe.

      “Göstere göstere işledikleri her zulümde, yaptıkları her haksızlıkta savunma araçları başörtüsünün serbest olmasıydı. Başörtüsünü zulümlerinin örtüsüne dönüştürdüler. Başörtüsü islami hareketin kefeni oldu. Bugünler kapitalizme eklemlenen çakma, yandaş islamcılarla hakiki islamcıları ayırt etmek için ciddi bir imkandır. ” ifadelerinize gönülden katılıyorum Fevzi Bey…

      Ben de Allah’ımızın (c.c.) buyurduğu ayetlerden örneklerle katkıda bulunmak istiyorum.

      “Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz sizi adaletsizliğe itmesin. Adil olun. Bu, Allah’a karşı gelmekten sakınmaya daha yakındır. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.”
      ( Maide Suresi- 8. Ayet )

      ” Ey iman edenler! Kendiniz, ana-babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa ALLAH için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun…”
      (Nisa suresi,135)

      İnnallâhe ye’muru bil adli…
      Allahû Tealâ herşeyden evvel adaleti emreder.
      (Nahl suresi 90. ayetten)

      Gücü olmayan adalet acizdir, adaleti olmayan güç ise zalim.
      Gücü olmayan adalete mutlaka bir karşı çıkan olur, çünkü kötü insanlar her zaman vardır.
      Adaleti olmayan güç ise töhmet altında kalır.
      Demek ki adalet ile gücü bir araya getirmek gerekir;

      Bunu yapabilmek için de adil olanı güçlü, güçlü olanın ise… Adil olması gerekir.

      Adalet tartışmaya açıktır.

      Güç ise ilk bakışta tartışılmaz biçimde anlaşılır.
      Bu nedenle gücü adalete veremedik, çünkü güç, adalete karşı çıkıp kendisinin adil olduğunu söylemişti.
      Unutulmamalıdır ki; ülkede suç işleme özgürlüğüne sahip dokunulmaz yüzlerce dosyalı bir meclis var.

      Millet; adalet beklerken, adalet beklediklerinin adaletsiz olduğunu bilmiyor veya önemsemiyor.

      Sonrada adalet bekliyor.
      Ne diyelim: kendin ettin, kendin buldun.

      ANLAYANA…
      Saygılar…

  3. Ahmet Özyapıcı

    Vicdanlı insanların varlığı, iktidardan pay koparabilecekken buna yeltenmemeleri hatta iktidarı doğru bir bakış açısıyla eleştirebilmeleri ne güzel. Edward W. Said’in ruhu şad olsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir